Düştün mü,
herkes susar.
Susmakla kalmaz, izler.
İzlemekle kalmaz, sevinir.
İşte gerçek bu:
Düşenin dostu yokmuş.
Kardeşim dediğin,
ekmeğini böldüğün,
sırrını verdiğin,
arkana yasladığın…
İlk onlar kaybolur.
Aramaz, sormaz, yüzüne bakmaz.
Bir zamanlar “canım” diyen dil,
birden susar.
Çünkü dostluk çıkarla yaşar.
Senin gücüne, paranadır dostluk.
Senin kalabalığına, makamınadır.
Sen çökünce,
hepsi senden değil, gölgenden kaçar.
Ayağa kalkana alkış çok,
ama düşene merhamet yok.
Sırtına vuran çok,
elinden tutan yok.
Anlarsın ki:
Dostluk yalanmış.
Vefa masalmış.
Sadakat sahteymiş.
İnsanlığın yüzüne tükürmek gelir içinden.
Çünkü görürsün:
En çok senin için “ölürüm” diyenler,
ilk fırsatta senin ölümünü izler.
Ama bil…
Bu acı bir hediye gibidir.
Sana öğretir:
Dayanağın yok.
Sığınağın yok.
Dostun yok.
Sen varsın!
Senin yumruğun var.
Senin yüreğin var.
Senin öfken var.
Ve o öfke, seni ayağa kaldırır.
Çünkü artık biliyorsun:
Kendi düşüşünden başka düşmanın,
kendi dirilişinden başka dostun yok.
Düşenin dostu yoktur!
Ama kalkanın önünde
herkes diz çöker.
Çünkü insanlık budur:
Yalana tapar, güce secde eder.
Sen sen ol,
bir daha kimseye “dostum” deme.
Dostluk arama, güç ara.
Çünkü güç seninle olduğu sürece,
herkes yanında olur.
Ama gücün bitti mi,
kendi gölgen bile senden kaçar.
Ve unutma:
Dost yoktur.
Yalnızca SEN varsın.
Gerisi masal....
CANDAN TURAN
Facebook Yorum
Yorum Yazın